M A N O L Y A
Her çiçeği kokladım, manolya koklamadım,
Oysa ben , her anımda "manolya" yı özlerim,
Geç geldi şairliğim , ben onu saklamadım,
O içime gizlidir , ona açık ellerim;
Her çiçeği kokladım , manolya koklamadım.
Asude geçen bir yaz, tertemiz çocukluğum,
O zaman da -çocukça- yazıyordum şiirler,
Yazdığım her mısrada benliğimi bulduğum;
Gördüğüm her güzele bağlandığım devirler,
Asude geçen bir yaz, tertemiz çocukluğum.
Vahşi ormanı bile kuş sesleri çınlatır,
Su yanmaya başlarsa suyla söndürülür mü?
Yalnızlık , yalnız geçen mazimi hatırlatır,
Beyhude geçen zaman geri döndürülür mü?
Vahşi ormanı bile kuş sesleri çınlatır.
Vücudum "geç kaldın" der; ruhum "daha çok erken",
Dünya doyurmaz beni , ben hep sevgiye açım,
"Keşke"ler dizi dizi , gençlik elden giderken,
Yirmi altı yaşımda - erken - ağaran saçım,
Vücudum "geç kaldın" der; ruhum "daha çok erken".
Aklar düştü saçıma, yoksa bu bir hazan mı?
Sona doğru giderken , boş yere çırpınışım,
Hayat neden çok kısa; ölüm bir sonsuz an mı?
Uzun bir rüya gördüm... Ve işte uyanışım;
Aklar düştü saçıma , yoksa bu bir hazan mı?
----------------------------------------------------------
Ve işte , sessizlikten sonra kopan fırtına,
Yazmayıp sakladığım sırlarım, perde perde,
Bu kadar yük çok gelir bir insan hayatına,
Çığlığımı , bir şeyler önledi her seferde;
Ve işte , sessizlikten sonra kopan fırtına.
Evet , haykırıyorum ben artık avaz avaz,
Belki de , hiç kimsenin bilmediği bir dilden,
Ve artık, benim için ne bahar var, ne de yaz,
Daha gür ve kararlı , şakıyan bir bülbülden;
Evet haykırıyorum ben artık , avaz avaz.
------------------------------------------------------------
Zavallı , dertli bülbül; gül elden gitti bülbül,
Billur gibi sesini onbir ay dinler dünya.
Bilirim , istemezsin gülden başka bir ödül;
Benim çiçeğim beyaz, baygın kokan manolya,
Zavallı , dertli bülbül ; gül elden gitti bülbül.
Ey duygusuz insanlar; size sesleniyorum!
Siz hiç görmediniz mi mermerlerde su izi?
Yalnızlık savaşında herkesi yeniyorum;
Ağları parçalayıp kurtarın kendinizi;
Ey duygusuz insanlar, size sesleniyorum!..
Kim güçlü pençesiyle yok edecek bu ağı?
İstemem lale,nergis,mor menekşe,sümbülü,
Denizi kurutunuz , ürkütmeden balığı,
İstemem beyaz zambak,papatya ve ak gülü,
Kim güçlü pençesiyle yok edecek bu ağı?
İsterim ben manolya ve de alabalıklar,
Hâlâ bu iki şeyi bana getirmezsiniz,
Et ve kemik yığını kuru kalabalıklar,
Her şeyi bilseniz de , içimi bilmezsiniz;
İsterim ben manolya ve de alabalıklar.
-----------------------------------------------------------
Bedenim mağrur bir dağ; ruhum çılgın bir deniz,
Med - cezir olayını içimde yaşıyorum...
Bir bedende iki can ne kadar zor bilseniz,
Bu ızdıraba nasıl dayandım , şaşıyorum,
Bedenim mağrur bir dağ; ruhum çılgın bir deniz.
Anlamak - anlaşılmak, anlatmak-anlatılmak,
Hangi yandan baksanız amansız bir anafor,
Birden , küheylan gibi bu girdaba atılmak;
Korkmaz bir yürek ister, hem zorunlu hem de zor,
Anlamak , anlaşılmak , anlatmak , anlatılmak...
Yıldız süsü gecenin ; gece sabaha gebe,
Bilmem ki, dört mevsimde açar mı manolyalar?
Büyüdük , fakat hâlâ oynuyoruz körebe,
Göstermez karanlığın esrarını aynalar;
Yıldız süsü gecenin ; gece sabaha gebe.
Ruhumu yalnızlığa kim oldu sürükleyen?
Beynimi lime lime edeni bir bileyim;
Bedenim mi, ruhum mu düşmanına baş eğen?
Ne olur , gösteriniz... yeryüzünden sileyim!..
Ruhumu yalnızlığa kim oldu sürükleyen?
Arkadaşım, sırdaşım, kardeşim dediklerim;
Ne olur , yalvarırım , üzerine gidiniz ,
Dar günümün dostları; sizden vefa beklerim ,
Bana hep lazımsınız ; lazım bana sevginiz,
Arkadaşım , sırdaşım , kardeşim dediklerim..
Kaldırımlar binlerce ayak ile ezilir,
Yuva yapar toprağın dibine köstebekler,
Beni , kalabalıkta yalnız kalanlar bilir;
Onlar ki sabahları sabırsızlıkla bekler ;
Kaldırımlar , binlerce ayak ile ezilir.
Tut ki, her şeyim tamam; param ve dostluklarım,
Yeter mi bunlar bana , şimdi ben mutlu muyum?
Kavrulur bedenine elimi vurduklarım,
Ben "Izdırap Çölü"nün vazgeçilmez kumuyum,
Tut ki, her şeyim tamam, param ve dostluklarım...
Artık dönüşü yoktur yalnızlık yolcusunun,
Geçen nafile zaman " eyvah " ile anılır,
Ölüm, sonu demektir insanın uykusunun;
Bu rüya, hiç bir zaman bitmeyecek sanılır,
Artık dönüşü yoktur yalnızlık yolcusunun.
Ruhumu yalnızlığa kim oldu sürükleyen?
Ey suçlu, ayağa kalk!... Suçlarını bir bir say,
Kalbimin celladını kalmasın hiç bilmeyen,
Bu kadar gün, dakika, saat, hafta, yıl ve ay;
Ruhumu yalnızlığa kim oldu sürükleyen?